vakdıyla, nerde, ne vahıt, ne gonuşcaanı, nası davrancaanı bilmez, hovarda, aklı beş garış hevada bir genç varmış. bu genç, ailesinden
güccük bi kövde yaşallarmış.. bobası
köv felan
amma, oğlunun bu hallerinden bıkmış usanmış, çünküm uşak ne laftan añneymiş, ne tavırdan, ne de cezadan.. bi gün adamcaaz, askerden dönen oolunu yanına çağırmış ve başlamış hanee:
"evladım, bak gosgocaman adam olduñ, evleneceñ, aile bobası olacañ, hala güccük uşak kimiñ hareget ediyn, biraz yaşıa başıa yahışır davran, bööklerinin yanında hanek edmesini bil, bi şey sorulmadan
acı cevap verme, gonuşunca adam
kimi gonuş, şeyle aar
* bi haneg et de acı seni molla sansınnar" demiş.. saatlerce nasaat etmiş adamcaaz..
derken, günnerden bi gün, bi bayram günü, kövün ileri gelenneri bayramlaşmak için köv odasında doplanmışlar. mıhtar, böök çiftçiler, böök toprak saaapları, aaalar
* felan
herkeş orda. bizimkiler de boba oğul gagmış gelmişler. bobası işaret etmesine rağmen bizim delaanlı geçip en baş köşeye oturmuş. köv yerinde bööge saygı gerek. herkes uşaa bildiiiçün yaşına verip bir şey dememişler.
sohbet daha başlameyk, kimse kimseden
iki çirtik hanek,
iki çüt cor bilem etmeykken, bizim delaanlı bağdaş gurup oturdou yerden hafifçe dorgularak berg berg:
"deeermeniñ ald daşı.."
demiş ve susmuş..
herkes ona baheymış... bobası şaşgın ve mahcıp halda ooluna
dorgu dönüp sormuş:
"evladım nişliyñ?!?!?"
delaanlı böök bi metanetle ve
gosga gosga cevap vermiş..
"aaar
* haneg ediym tama..!!!!!.."
* *