sınıfın en güzel kızına aşık olunur, onun yakınında bir sırada oturulmaya can atılırdı.. eşşek yüküne benzer ağırlıkta sırt çantalarımız olurdu.. defterlerin kenarı gıvrışmasın diye ataşla tutturulur, en cancanlı ciltlerle ve etiketlerle süslenirdi.. 1.sınıf falansak öğretmenin dağıttığı fişler olurdu çantanın dibinde, okula gidiyor olmanın ilk yıllardaki şevkiyle gözümüz gibi bakardık onlara.. hatta ben kalemim küçülmesin diye
kalemaçkıyı çok nadir kullanır, kalın kalın ve simsiyah yazmayı tercih ederdim.. sınıfça resim çektirilirken öğretmene yakın durmak ömrümüzün ödülü olurdu.. musluklara ağzımızı dayayarak su içer, beslenme dersine genelde kaynamış patates veya yumurta götürürdük.. iki iyi arkadaş, iyi rafık yani kollarını birbirinin omzuna atar, dosta düşmana mesaj verirdi.. sabahları ant içerken hoca beni ant söyletmeye çıkarırsa naparım heyecanını iliklerimizde hisseder, hocanın gözünden kaçmaya çalışırdık..
(bkz:
yerli malı haftası)
(bkz:
yerli malı haftasına antepli çocukların götürdükleri)