çok güzel bir akşam misafirliğinin en demli sıralarıdır: acılı eşkili, yağlı yüzlü bir yemeğin tadı damaktan gitmeyen anlarında kan şekeriniz dengelendikten sonra hemen düşmeye başlamıştır ki mutfaktaki çay hazırlığının kaşık sesleri kulağınıza kadar gelir,o sırada çayın tadını daha iyi hissetmeniz için melamin tabaklardaki kahkeler servis edilmek üzere kapıdan girer...öte taraftan koyu bir sohbet karlı bir kış antepinde içinizi bir samyeli gibi ıstır: hayatınızda iyi giden hiçbirşeyin olmadığı o günlerde, en özlediğiniz çocukluk anılarınızdan konuşmak serap görüyormuşçasına mutlu eder sizi.ansızın herşey kundaklanır ve yüreğinizi kıyarmışçasına ağlamaya başlar bebek hiç bitmeyecekmiş gibi...sabah sizi uyandıran saatin sesi gibi çaresizce susmasını dilersiniz....ve saniyenin yirmide biri gibi çok kısa bir zaman diliminde annesi imdada yetişir : "esas onun uykusu gelik" diyerek kıvrak bir manevrayla yabancı kucaklarda icikzede olan çocuk alınarak bir arka oda karanlığında yatıştırılır....ama tıpkı uyandıktan sonra bir daha uyuyamayacağınız gibi artık bu gece de fiilen bitmiştir sizin için...neyseki kahke susatmıştır, kaçak çayda bulursunuz teselliyi