tâziye, yakını vefat eden kederli bir müslümanı ziyaret edip tesellide bulunmak, üzüntülerine ortak olmaktır.
müslümanlar, din kardeşlerinin evlerinden cenaze çıkması hâlinde gidip ziyaret eder, geçmiş olsun'da bulunur, başsağlığı diler, onların üzüntü ve kederlerini hafifletmeye çalışırlar.
tâziye ziyaretleri, ilk üç gün içinde yapılmalıdır. daha sonra yapılacak ziyaretler, zamanı geçmiş tâziye ziyâretleri olarak ifade edilir.
üç günden sonra yapılacak ziyaretlerde vefatı sık sık sohbet konusu yapıp derdi tazelemek uygun olmaz. münasip bir lisanla bir kere tâziyede, baş sağlığı dileğinde bulunulur, sonra sohbet başka mevzulara kaydırılır.
evinden cenaze çıkan kimseler, o üzüntü ve keder içinde yemek yapamaz, gelen giden ziyaretçilere sofra çıkaramazlar. bunun için vefalı komşular, bir müddet için (bir hafta) buraya yemekler getirir, sofralar gönderirler. böylece onların dertlerine ortak olduklarını fiilen göstermiş olurlar.
vefat edenin yakınları, evleri müsait değilse, herkesin rahatça gelip gidebileceği bir yerde hazır bulunarak taziyeye imkân vermelidir.
resûlüllah efendimiz, hicretin 5. yılında vuku bulan mûte gazasında şehid düşen amca oğlu ca'fer, zeyd bin hârise ve abdullah bin revâha'nın tâziyesi için üç gün mescidde beklemiş, böylece tâziyeye gelenlere kolaylık sağlamıştır.
ashabdan bir zat, birkaç gün mescidde görülmeyince, resûlüllah efendimiz sordular. çocuğunun vefat ettiği için gelemediği haberini alınca da şöyle buyurdular:
"ne duruyorsunuz öyleyse, kalkın, gidip kardeşimizi ziyaret edelim, tâziyede bulunalım..."
hep birlikte gidip tâziyede bulundular.
tâziye için gelenler, merhumun iyi taraflarından bahsetmeli, güzel hâtıralarından söz etmelidirler, kötü hâtıralara hiç girmemelidirler. resûlüllah efendimiz:
"mevtânızı hayırla yâdediniz..." buyurmak suretiyle bu hususu bizlere hatırlatmıştır.
hasta ziyaretleri olsun, tâziyeler olsun, bunlar müslümana sevab getiren, islâm kardeşliğini
kuvvetlendiren, cem'iyette tesanüd ve dayanışmayı artıran güzel âdetlerdendir. ihmâl edilmemelidir. resûl-i ekrem efendimiz bu konuda şöyle buyurur:
"bir müslümanın diğer müslüman üzerindeki haklarından biri de bir musibete mâruz kaldığında tâziyede bulunmasıdır