**alıntıdır**
gaziantep'in köylerinden olan göksüncuk köyüne başka bir köyden gelen memik dede, bu köye gelip durumu iyi olan bir adamın yanına hizmetkar durur. adamın çiftine gider, odununu toplar, bütün işlerini yapar. memik dede akşamları öküzlerin yattığı ahırda yatar, hayvanların yerini temizler, yatmazdan önce öküzlerin yatacakları yeri düzler, kendisi soyunup yere yatarak yoklar kendisine batarsa, öküzlere de batacağını tahmin edip tekrar düzler öyle yatar.
memik dedeyi hizmetkar durduğu evin ağası dağa oduna salar, ondan odun toplamasını ister. memik dede dağda yaş ağaçları kesmeye kalkınca, ağaçlardan "bizi kesme" diye sada gelir memik dede de oradaki çalı çırpıyı toplar ve köye döner. ağası neden iyi odun toplamıyorsun diye memik dedeye kızar, o da buna dayanamayıp ertesi gün oduna gittiği zaman, yaş ağacın birisine baltayı vurur ve ağaçtan kan fışkırır. onu izleyen ağası bunları görür eve gelip "memik dede ne yaparsa yapsın kimse karışmasın" diye evdekileri tembihler. ağa günlerden bir gün hacca gider. ağanın hanimi içli köfte yapar, memik dedeyle yerlerken, ağanın hanimi "keşke ağan da olsa yerdi" der. memik dede "ver ben götürürüm" deyince, hanim arkadaşlarıyla yiyecek sanıp çıkın yapıp verir. memik dede köfteyi daha piştiği andaki sıcaklığıyla, hacca ağanın yanına götürür. ağa namaz kıldığı için sağ tarafına koyup geri döner. ağa hacdan döneceği zaman köy halkı onu karşılamaya çıkar. memik dedeyi bir elinde saban, bir elinde mesele çiften geldiğini gören ağa "beni değil de memik dedeyi karşılayın" der.
bunu duyan memik dede sabanı ve mesemi toprağa saplar, bu saplanan yerden iki sakız ağacı çıkar, memik dede bu iki ağacın arasında kaybolur. ağaçların bulunduğu yer halk tarafından türbe haline getirilmiştir.
kaynak: pazarcik.com