aa * keriz
"şimdi aam bu
keriz ne demek?"..."la yoorum ne alaka da buna
keriz deyikler bi türlü ağnameym"..."la ne kadar ayıp beşey yav"..."zata bizim dilimiz hep beyle"..."yogaam yog uşaklarım kibar gonuşsun acı"..."nanca gaba bi dilimiz var yav bizim"..."herşeye beyle ayıp ayıp şeyler uyduruy..."
gibi salakça düşünceleri bir yana bırakarak söze giriyorum:
keriz nedir?...niye adına lağam değil de keriz denilmiş?...bizim şu
antep'lilerin işi de amma iş ha...dorgu düzgün bir kelime bulamayıkmı da keriz deyik buna?...yogaam yog...bildiiniz gibi deel...biz elimizdeki şeyin hazine olduğunu söylerken gafadan atmadık yanı...bozulmamış,saf,ilkgünkü halini goruyan bir dilimiz var...
hemen aşşaa tarafı ohuyalım...
keriz:
uygur türkleri *tarafından 2500 yıl evel geliştirilen su altı yolları...güncel tabirle kanalizasyon sistemi...miladın ilk yıllarında pers'ler tarafından bulunduğu ileri sürülmüştür hep...(ben değil araştırmacılar söylüyor)
fakat bugün çin tarafından işgal altında olan
doğu türkistan'ın sincan-uygur özerk bölgelerinde yapılan kazı çalışmaları sonucu çok daha eskilerde yapılmış bir karız-kerhiz-keriz sistemi olduğu ortaya çıktı...
5100 km uzunluğundaki bu
karız-kerhiz-keriz sistemi "bir uygarlık harikası" "yer altındaki çin seddi" diye tanımlanıyor...
yerin 90 metre altına döşenmiş bu kanallar
tanrı dağlarının karlarının erimesiyle elde edilen suyu kilometrelerce ötelere taşıyor ve bu sayede tarım yapılıyordu...
uygarlığın temelinin helen'ler,pers'ler,sparta'lılar tarafından atıldığını söylerken hiç mi düşünülmemiş?...uygarlığın temelinin atıldığı iddia edilen bu yerlerde tarım için sulama imkanı yokken kıl çadırlarda yaşayıp,av avlayıp-kuş kuşlayan,barbarlık yaptığı iddia edilen atalarımızın ne kadar uygar olduğunu bir kez daha anlıyoruz...
"ey bundan bizene yoorum" diyebilirsiniz...demek istediğim şu: 2500 yıl önceki bir kelimeyi bugün bile değiştirmeden kullanıyoruz...bu bize,bir türlü anlam veremediğimiz diğer kelimeler için de bir ışık oluyor,,beyin fırtınası yapma imkanı veriyor...
bu sayede
antep ağzının ne kadar önemli olduğunu da bir kez daha anlamış bulunuyoruz...2500 yıl önce meydana getirilmiş bir sisteme verilen adı bugün bile kullanıyoruz hiç değiştirmeden...
antep şivesi'nin (iddia edildiği gibi)
arapça'ya değil de
öztürkçe'ye yakın olduğunu da vurgulamak isterim...elimizde böylesine
temiz,bozulmamış,orjinalliğini kaybetmemiş bir hazine var...
kıymetini bilelim ey ahali...
"yogaaam benim uşaam kibar ossun acı...""abaaavvv antepce nasıl gaba bi dil la...""gendimi yeen kötü hissedeym.."
gibi yapmacık düşünce ve eylemlerimizi bir kenara bırakalım...
arapça'nın tecavüzüne uğramış,yarısından çoğu arapça kelimelerle dolu olan ıstanbul ağzını konuşmakla kibar olunmaz...daha doğrusu kibarlığın konuşmakla bir alakası yok...fransa'da yaşayıp,çay yerine şarap içen,anadolu'dan geldiğini unutup kendini yabancı gören kişilerin konuşma tarzını kibarlık diye yakalayıp bizlere yutturmuşlar...bu sayede
antepce gibi diğer yerel ağızlar da kenara itilmiş ve unutulmak üzere rafa kaldırılmıştır...bunu bulunduğu o raftan indirip tekrar canlandırmak ta bizlerin görevidir...
kibarlıkla konuşmak arasında bir benzerlik olmadığını anladığımız zaman elimizdeki hazinenin de farkına varmışız demektir...arapça'nın tecavüzüne uğramış,
türkçe ile alakası kalmamış bir ıstanbul ağzına inat her zaman her yerde
antepce...yaşasın
antepce...kültürüne ve özüne sahip çık ey
antepli...