gaziantepli şair ve yazar
ilyas suran'ın cuzi adlı kitabında yer alan hoş bir şiiridir:
şu antep'e nice beyler hükmetmiş
kimlikleri meçhul, işleri bitmiş
hangi sebeplerle nereye gitmiş
kalkın antepliler, kalkın da bakın
bir zamanlara hittilere yurt olmuş
ermeni, yahudi, rum'u kaybolmuş
şimdi ise gazi, şahinler dolmuş
kalkın antepliler, kalkın da bakın
kaç milletten insan gelip de geçmş
pancarlıdan kana, kana su içmiş
devrini dolduran yokluğa göçmüş
kalkın antepliler, kalkın da bakın
şu antep kalesi kaç lisan duymuş
burçlarına hangi usta taş koymuş
burçlar da eskiyip zamana uymuş
kalkın antepliler, kalkın da bakın
bir zamanlar çan sesiyle inleşmiş
insaıyla kurdu, kuşu dinlemiş
şimdi batıl olmuş, hak dini gelmiş
kalkın antepliler, kalkın da bakın
çıksorut'tan
kargasekmez'e kadar
şık dağı'ndan yamaç dağlara kadar
humanız'dan batalhöyüğe kadar
her yer şehir olmuş, kalkın da bakın
dülük dağı orman haline gelmiş
hacibaba şehrin su yeri olmuş
şahveli'ye kadar evlerle dolmuş
kalkın antepliler, kalkın da bakın
suburcu caddesi dehlize dönmüş
karagöz camisi ye'se bürünmüş
şıhcan'ı dersen, yere gömülmüş
kalkın antepliler, kalkın da bakın
mor sümbüllü bağlar artı kalmamış
yerini biriket haneler almış
masereler ören yerine dönmüş
kalkın antepliler, kalkın da bakın
bağların yerinde baykuşlar öter
boz kır olmuş, çakır tikeni biter
cevizlerin hali... aman ne beter
kalkın antepliler, kalkın da bakın
artık hiç bir evde şıra kaynamaz
masere kazanı zaten bulunmaz
nişe çıkaranlar hele hiç olmaz
kalkın antepliler, kalkın da bakın
marul bostanları tarumar olmuş
her yer dar sokaklı evlerle dolmuş
incilipınar'ın yeri kaybolmuş
kalkın antepliler, kalkın da bakın
maanoğlu köprüsü, manasız kalmış
sağını, solunu binalar almış
yanlarına enkaz yığını dolmuş
kalkın antepliler, kalkın da bakın
ne başpınar, ne başkarakol kalmış
her yerleri evler, dükkanlar almış
tutluğun yeriyse mucurluk olmuş
kalkın antepliler, kalkın da bakın
alleben deresi arığa dönmüş
kavaklıksa parsel parsel bölünmüş
kırkayağı sorma... yere gömülmüş
kalkın antepliler, kalkın da bakın
işte devri alem böyle dönüyor
gün gelince nice ocaklar sönüyor
kimler gelmiş, kimler geçmiş deniyor
kalkın antepliler, kalkın da bakın
daha nice, nice nesil gelecek
soğuk kartalkaya suyu içecek
bulup getirtene arhmet diyecek
kadir-kıymet bilen nesiller gele
boz kırlara üzüm bağı diktiren
elvan elvan aşı ile yetiren
çarşılara mahra mahra getiren
bağ bahçeyi seven nesiller gele
şu bozkır dağlara orman dikecek
toprağı bol yere sebze ekecek
ziraatçıları özendierecek
ağaç sevgisi çok nesiller gele
dağdağanı... nedir kimseler bilmez
acı-tatlı payam var mıydı demez
yakında zerdali, erik de yemez
üretici olan nesiller gele
acir tarlasında boz çiçek çıkar
emek boşa, çiftçi canından bıkar
acep bu bahisler gönül mü yıkar
sözü dilde şeker nesiller gele
acep urmu tutu pençeyle yiyen
her şey izanla, tut penceyle diyen
üstünden de mısır darı kemiren
yeni nesillerden kimseler var mı
bağını kesip de sergi serecek
kışın tandırlarda bastık yiyecek
hani tarhanayla sucuk diyecek
yeni nesillerden kimseler var mı
meyan şerbetiyse çok az kalmıştır
rahmet olsun, imam usta ölmüştür
yeriniyse evlatları almıştır
şerbetleri nasıl, içenler var mı?
hönüsü,
dökülgen,
kabarcık,
kara
bağları yok kalpte açmıştır yara
selam olsun -varsa- armutla nara
yeni şitilleyip dikenler var mı?
ey
muhammediyle
üvezi üzüm
incirle fıstığa sonradır sözüm
tahannebi nerde... arıyor gözüm
acep yakınlarda görenler var mı?
işte görüp duyduklarım böyledir
devrini dolduran kayıp köydedir
zaman cura çalar beni söyletir
acep dinyecek kimseler var mı?
ey gönül, sen artık haddini aşma
pergeli doğru tut, vicdanı şaşma
üstüne olmayan işe karışma
zira çarkı felek böyle dönüyor
uzun duvar hikayesi söyleme
akla gelen hemen olur belleme
olmayacak işle gönül eğleme
zira çarkı felek böyle dönüyor
atını selamet dalına bağla
göz yaşı dök amma aşk için ağla
sen üç-beş yoksula geçimlik sağla
zira çarkı felek böyle dönüyor
kargaşayı bırak, hakikate bak
öze dön, aklını kurtuluşa tak
gönlünü hak'ka ver, aşk ocağı yak
zira çarkı felek böyle dönüyor
hakikatın zevki bağ-bahçe değil
dur olduğun yerde, süphan'a eğil
her zerreyi onun nazargahi bil
zira çarkı felek böyle dönüyor
sabır çzigisini zorlayıp aşma
hakikatten bir an gaflete düşme
hüsran kazanına dalıp da pişme
zira çarkı felek böyle dönüyor
sükut deryasında ilmini oku
iman tezgahında sımsıkı doku
on ikyi nişan al, fırlat oku
zira çarkı felek böyle dönüyor
çiğ köfteye fazla tuz, büber atma
tereciye ulumuş maydanoz satma
kes artık konuyu fazla uzatma
zira çarkı felek böyle dönüyor
var oluştan maksat manasına dal
dün ahvalinden kısman uzak kal
antep'e bir çuval hak selamı sal
zira çarkı felek böyle dönüyor